"Gelecek ne vaad ederse etsin, gerçek olan zamanın- bu- burada- şimdi- geçmiş ya da yarın olabilecek olan hiçbir şeyle bir alakası yoktur. Yaşamımızdaki olaylara bilinçsizce ona- orada’ya- o zamana odaklanarak tepki vermeye devam ettikçe, şu anda tam önümüzde olanı görememekteyiz. Bunun yerine, zihinsel olarak bir uyku büyüsüne kapılmışızdır, geçmişin hayaletleri ve gelecek hayalleriyle sarılı. Bu hiçbir şekilde bir yaşam şekli değildir. Aslında, bu yaşamak da değildir çünkü gerçekte yaşamın titreşimsel resonansı zaman içine giremez. Süregelmekte olan zamana dayalı deneyimlerimiz bütünlenmemiş korku, öfke ve acı parmaklıklarıyla korunan algısal bir cehennemdir. Bizi hiçbir yere götürmez. Hiçbir zaman götürmemiştir ve götürmeyecektir. Zaman içinde özgün hiçbir şey gerçekleşmez."
Michael Brown'un Varoluş Süreci
kitabının giriş cümlesinden ilham aldığımız bizlere şimdiki an'da yaşamanın önemini hatırlatan bu sözlere katılmamak mümkün değil.
"Farkındalık, hayatımızda tam manasıyla uyanık olmak durumuyla ilgili bir şeydir. Bu durum, her bir anın muhteşem canlılığını görmek ve idrak etmekle alakalıdır. Farkındalık sahibi olduğumuzda kendimizi daha canlı hisseder ve olup bitenin içyüzünü anlamayı, olumlu yönde bir değişim yaşamayı ve şifa bulmayı sağlayan kendi içimizde mevcut çok kudretli kaynaklara doğrudan erişim imkanına kavuşuruz." —
Jon Kabat-Zinn
Jon Kabat-Zinn,
"Wherever You Go There You Are – Her Nereye Gidersen
Oradasındır"
kitabında şu cümleleri yazmıştır:
"Bu türden bir dikkat, daha yüksek seviyede bilinç, duruluk ve
yaşadığınız ana ilişkin hakikatleri kabullenme yetilerini
besler. Hayatlarımızın, sadece kısacık anlarda göz önüne
serilmekte olduğu gerçeğine uyanmamızı sağlar. O önemli anların
çoğunda tam manasıyla, zihnen ve bedenen mevcut değilsek, sadece
hayatımızda en değerli olan şeyleri kaçırmakla kalmaz, büyüme ve
dönüşüm fırsatlarımızın zenginlik ve derinliğini de fark
etmeyebiliriz."
Günlük hayatımızın yoğun akışı, bizi kendimiz ve sevdiklerimizden ayıran esaret gibidir. Gün içerisinde yapmamız gereken işlere enerjimizi o kadar çok veririz ki güneşin doğuşu esnasındaki güzellikleri görmek, gün içerisinde bize sunulan armağanları almak ya da çocuğumuzun kahkahasını hissederek duymak, gibi anları kaçırabiliriz.
Bize "Nasılsın?"
diye sorulduğunda kendimize, ‘Şu an gerçekten nasıl
hissediyorum?’ diye soruyor muyuz? Hayır. Otomatik cevaplar
vermeye alışmışız. Bir işten diğerine koşarak, ‘yapılacak işler’
listesine ‘tik’ atmaya çalışarak ve dahası etrafımızdaki
insanlardan koptuğumuzu fark edemeden tamamen bitap düşüp,
bunalıncaya, dengemizi yitirinceye kadar harap ederiz kendimizi.
Ben,
Aysun Akçalı; birlikte yol aldığımız yaşam yolculuğumuzun içinde, seni yaşadığımız AN'a davet etmeyi, günlük koşuşturma alışkanlıklarının arasında, ilgili ve şefkat dolu bir bilinç ile kendi otantik benliğini keşfetmene yardımcı olmayı diliyorum.
Birlikte gerçekleştireceğimiz seanslar; anda kalmanı, farkındalık ile bedeninin, kalbinin, zihninin ve ruhunun hissettikleri ile doğrudan bağ kurabilmen için gerekli araçları sana kazandırmayı, varsa bağımlılıklar ve bağlılıklarından özgürleşmeni, bu sayede de en yüksek potansiyelini açığa çıkartmanı hedeflemektedir.
UNUTMA:
Hayatta herkesin karşısına çıkabilecek stres, zihin dağınıklığı,
fiziksel yorgunluk, baskı gibi enerjiyi aşağıya çeken duygular
karşısında kazanacağın farkındalık ile daha dengede yaşayabilir ve sonuç olarak hayatına neşe, keyif, coşku gibi pozitif duyguları rahatlıkla çekebilirsin.
Sevgilerimle, Aysun Akçalı
|